DOLAR32.3718
EURO34.9866
ALTIN2325.7
BIST9079.9
Mustafa Bardak

Mustafa Bardak

Mail: [email protected]

Sevmek ya da Terketmek!

Bir dönem, vatan sevdası için söylenilen tümceler vardı; “Ya sev, ya da terket!”diye

Bu sözleri kimlerin söyleyip savundukları olayı ile ilgili yazmayacağım, ancak; sevmenin almak yerine, vermek olduğunu vurgulamadan da geçemeyeceğim.

Her insan memleketini sever, böylesi bir olayla ilgili özellikle de Anadolu çocuklarının doğdukları yere ne kadar aşık olduklarını kimse inkar edemez!

Dünyaca ünlü edebiyatçı Yaşar Kemal, kitaplarında “Osmaniye ve Hemite Köyü” doğumlu olduğunu her zaman yazmıştır.

Bunun anlamı da Anadolu’nun bir köşesindeki kırsal alanda kalmış Hemite Köyü’nün tanıtılması olduğu kadar, yazarın doğduğu köyü sevdiğini göstermesidir.

Çocukluk yıllarını ve oyun arkadaşlarını unuttuğunu söyleyen insanların mutlaka farklı  anlayışları bulunur.

Tüm canlılar, kendilerine gösterilen sevginin farkına varırken, aklı ile hareket eden insanların akıllarını nerelerde ve nasıl kullandıkları her zaman tartışma olayı haline gelmiştir.

İşsiz gezen bir insanın işe girişinin bir hafta sonrasındaki tavırlarını gördüğümde; şaşkınlıklar içerisinde kalıyorum. Çoğul kullandım; şaşkınlıklar dediğimin farkındayım!

İşe girinceye kadar, “biat edenler” çalışmaya başlamalarının ilk haftasının ardından kendilerini garantiye almış gibi hareket etmelerinin, işyeri işletmecisinden kaynaklandığını düşünenleriniz oluyor mu!?

Çalışmaya başlıyor, ay sonunda maaşını eline aldığında her çalışan aldığı ücretin yetersiz olduğunu söylediğini de burada vurgulamak isterim.

Bir kamu kurumunda bir şekilde işe başlar, asgari ücrettir aldığı maaş. İlk bir veya iki yıl mesai saatlerinde işine gelir ama, sonrasında oradaki ortamı gördüğünde; işe geliş saatleri 09.00’ları, çıkış saatleri ise 15.30 dolaylarında olur!

Böylesi çalışanların sıkıntıları bir türlü tükenmez! Sabah işe gelişinde, masasının üzerine “zeytin, üçgen peynir, bir tutam bal ve pide ekmek” getirmiştir. Çaycıya telefon eder  ve “Düble çay” istediğini söyler. Sabah kahvaltısı yaklaşık saat; 10.30’da sona erer.

 Ardından kollarını arkaya, öne sallayarak yediklerini eritmeye çalışır. Sonrasında mı, eşeni veya çocuklarını arayıp ne yaptıklarını sorup öğrenmek ister. 

Nihayet çalışmasına sıra gelmiştir. Masasının üzerine gelen evrak arar. “Ohh be, bu gün de yapacak evrak işim yok, rahat edeceğim!..”diye ellerini başının arkasına koyarak bir şekilde sevinir!.

Bir insan işini seviyorsa, karşılığını yetersiz bile olsa bilerek ve severek yaparak hayata geçirir. İşini sevmediğini söyleyerek savsaklayan insanlar, çalıştıkları işleri bıraksınlar ve sokakta simit satmayı denesinler! Diye konuşmayı uygun görüyorum.

Sevmiyorsan veya sevemiyor, anlaşamıyorsan “Terk edeceksin!” bunun bir başka alternatifinin olmadığı gerçeğinden yola çıktığımızda, Sevebilme olayını tartışmaya açmış olmaktayız.

Benden bir sevgi kavramı isterseniz; “Ülkemin değerlerini hangi koşullarda olursa olsun, satan veya yabancı ülkelerle ortaklık yaparak gelir sağladığını belirten yöneticilere karşıyım!..

Ülkem Türkiye, Para birimim TL ise,. Bunu savunma noktasındaki her türlü tepkilerimden dolayı davalarda kendimi savunmayı Avukat istemeden hazır olduğumun bilinmesini isterim.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar