Bir memleket düşünün…
İçinde hâlâ “değer” diye bir şey kalmışsa, o memleket hâlâ kurtarılabilir.
Ama bir memlekette oy parayla satılıyorsa, o memlekette sadece seçmen değil, vicdan da yok pahasına el değiştiriyor demektir.
Osmaniye Belediye Başkanı İbrahim Çenet…
Geçtiğimiz hafta sonu sosyal medya hesabından bir yazı paylaştı.
Ve paylaştığı o yazı, kentte fısıltı gazetesiyle yayılan bir gerçeği resmen afişe etti.
Ne diyor başkan?
Seçim öncesi bir “sözde kanaat önderi” kendisini evine davet ediyor.
Ev dediğin yer, bir tür siyasi pazar yeri gibi…
Odasından biri çıkıyor, diğerinden biri giriyor.
Hava garip, ortam tuhaf.
Sonra öğreniyor ki; o evde yalnız değilmiş…
Rakip aday da içerideymiş.
Ve kendi konuşmalarını, bu sözde kanaat önderi rakip adaya dinletmiş.
Yetmemiş, bir de demiş ki:
“8 bin oyum var, birkaç milyon lira verirsen bunlar senin olur.”
Kusura bakmayın, bu artık sadece siyasi bir hadise değildir.
Bu resmen ahlaki bir çöküştür.
Bu, şehrin orta yerinde namusun, iradenin, demokrasi denilen kutsal hakkın pazarlandığı bir rezilliktir.
Sayın Başkan, bu yazıyı yazarken aslında bir suç duyurusunda bulunmuştur.
Osmaniye Cumhuriyet Savcılığı, bu iddiayla derhal ilgilenmelidir.
Çünkü bu, “Söz uçar yazı kalır” meselesi değil…
Bu yazının altındaki her cümle, birer delildir.
Kimdir bu adam?
Kime oy vaat etmiştir?
Kimin konuşmalarını kime dinletmiştir?
Eğer bu iddialar doğruysa, bu olay sadece seçime değil, toplumun bütün ahlaki yapısına sabotajdır!
Bugün 8 bin oy için milyon lira isteyen,
Yarın 20 bin oy için belediyenin arsasını ister.
Öbür gün başka ihale ister.
O da olmazsa, çocuğuna belediyede müdürlük ister.
Bu işler böyle başlar…
Sonra “kim kimin adamı” diye konuşur dururuz.
Aslında her şey o gün başlamıştır.
Bir adam çıkıp 8 bin kişinin hür iradesini cebine koymaya çalışmıştır.
Sözüm ona “kanaat önderi”…
Kanaat dedikleri şey, artık altınla ölçülüyor demek.
Kanaat satılık, irade kiralık, vicdan ipotekli.
Ve sonra memlekette niye liyakat yok, neden iş ehline verilmiyor diye ağlıyoruz.
Çünkü oylar; hizmete, dürüstlüğe, ehliyete değil…
Kasaya, paraya, ihaleye veriliyor.
Başkan Çenet diyor ki:
“Parayla oy isteyen anlayışı asla kabul etmedik.
Siyaseti inanç, değer ve ilke temelli yapmaya çalıştık.”
Allah kendisinden razı olsun.
Bu cümleyi her siyasetçinin değil, her vatandaşın da ezberlemesi gerekir.
Çünkü biz bu ülkede oy denen şeyi hâlâ kutsal zannediyoruz.
Bir memleketin kaderini belirleyen o pusula, bazıları için sadece bozdurulacak kağıttan ibaret.
Ama bizim bildiğimiz, bizim inandığımız; oy namustur.
Satılamaz.
Kiralanamaz.
Bir başkasına peşkeş çekilemez.
Bu olayın ardından sosyal medyada kıyamet koptu.
Herkes aynı sorunun peşinde: Kim bu adam?
Kim bu sözde kanaat önderi?
Kim bu 8 bin oya milyonluk etiket koyan tüccar zihniyet?
Adı henüz bilinmiyor.
Ama herkesin aklında aynı şüphe, aynı öfke, aynı iğrenç tat kalmış durumda.
Zehirlenmiş gibi hissediyor bu şehir.
Çünkü “demokrasi pazarda” satılıyorsa, milletin oyu çarşıda gezdiriliyorsa…
Biz neye güveneceğiz?
Biliyoruz, bu kişiler çoktur.
Güç kimdeyse onun yanında saf tutar.
İlk turda A partisiyle oturur, ikinci turda B partisine mesaj yollar.
Böylelerinin cebi doludur ama yüreği boştur.
Dili tatlıdır ama niyeti acıdır.
Ve sonunda memleketi de, demokrasiyi de, halkı da bir torbaya koyup pazara çıkarır.
Ey Osmaniye halkı!
Bu yaşananları unutmayın.
Bu şehir, sizin.
Bu oy, sizin.
Bu namus, sizin.
Kimse sizin adınıza pazarlık yapamaz!
Kimse size rağmen, sizin sesinizi başkasına dinletemez!
Ve hiç kimse, 8 bin oyu kaç liradan satacağını hesaplayamaz!
Unutmayın…
Biz bir oyla, bir ülkeyi değiştirmiş bir milletiz!
Ve yine bir oyla, bu zihniyetleri tarihe gömmek boynumuzun borcudur.
Yorum Yazın