DOLAR32.526
EURO34.8093
ALTIN2440.7
BIST9733.1
Mustafa Bardak

Mustafa Bardak

Mail: [email protected]

Şiddeti önleyebilsek

Kadına yönelik şiddetli ilgili 25 Kasım günü çeşitli açılamalar yapıldı. Özellikle de kadınları yanlarına alan bazı kurum veya STK’ların basın açıklamaları gündeme yerleşti.

Kadın ve çocuklara karşı son yıllarda artan; istismar, cinayet, tecavüz ve şiddetle mücadele vermek, sadece basın açıklamalı yapmak veya kınamakla sınırlı kalmamalı.

Şiddetin doğduğu noktaya kadar inebilmek ve buradan başlamak üzere çözüm üretmek öncelikli olmalıdır.

Bir halk deyimi vardır; “Lafla peynir gemisi yürümez”diye.

Çocuk istismarlarında yaşanan üzücü olaylar karşısında verilen cezaları araştıralım ve bu tür olaylarda “Haber yasağı” getirilmesini anımsayalım.

Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerle ilgili yine olayların nasıl doğduğu, oluşma şekli ile sonuçlarını masaya yatırmak gerekiyor.

Aile içi şiddetin doğuş biçiminde yaşananların çoğunlukla, geçimsizlikle başladığı, bunu anlaşamamazlık ve diğer olumsuzluklar izlemektedir.

Kadın cinayetlerinde verilen cezaları inceleyelim, araştıralım ve sonuçtan başa doğru gelelim. Nasıl, niçin, nerede derken neticeye ulaştığımızda olumsuz her türlü olayın çözümlenebilmesinde güzelliklerin arttığını görebiliriz.

Son yıllarda artış gösteren ve toplumda korkulu anların yaşandığı özellikle kadın cinayetlerini incelediğimizde, sadece aile içinde yaşanan olumsuzluklarla olmayıp, farklı olayları da görmekteyiz.

Aile içinde yaşananları incelediğimizde, geçimsizlik öncelikli gelirken, çevrenin etkisini de göz önünde tutmak gerekiyor.

İşsizlik, işten çıkarılma, ekonomik anlamda geçinememe, aile içinde bir kişinin çalışıyor olmasındaki parasal yetersizlik ile birlikte çevredeki bazı kişilerin sözlerinin etkilerini görebilmekteyiz.

Her geçen gün yaşayabilmek için ekonomik mücadele içerisinde olan insanların aile içindeki tartışmalarının kavgaya dönüşerek, boşanmaların artış göstermesi, eşlerin evden belli süre uzaklaştırma cezasına çarptırılması bu etkenler arasında yeralıyor.

Evden uzaklaştırılan erkeğe “düşman”gözüyle bakılması oluşuyor. Evdeki giysilerini almak için eşi veya çocuğunu aradığında, olumsuz yanıt alan ve eve girerse polisi çağıracağını söyleyen eşe karşı erkek bu kez öfke beslemeye başlıyor. Bu ve benzeri olayları çoğaltmak mümkün.

Sadece evden uzaklaştırma olaylarının dışında, çevre faktöründen sözettim. Bazı kadınlar arasında; “Bizim var, sizin neden yok? Eşin almıyor, başka yerlerde yiyip içiyor, size bakmıyor!”gibi aile içinde huzursuzluk oluşturucu sözlerin de etkilerinin azalması için neler yapılması gerektiği konuları aile eğitimi ile artırılmalıdır.

Aile içi şiddetle başlayıp, toplumsal olaylara kadar ulaşan olumsuzluklar bir ülkeye yayıldığında insanlar arasındaki mutsuzluklar da artıyor.

Öfke kontrolüne hakim olabilmek, insan ilişkilerinde huzurlu bir toplum oluşturabilmenin önceliği bence, yöneticilerin vatandaşlara karşı tutum ve davranışlarından başlayarak tabana doğru indirgenmelidir.

Bu ülkede Kadın ve Ailenin bir Bakanlığı olduğunu düşündüğümüzde, aile içi şiddetin önlenmesi ile kadın cinayetlerinin ve çocuk istismarı noktasında önemli yol katedilebileceğini ben buradan gördüğüme göre, onların daha öncelikle göreceklerini sanıyorum.

Şiddet, geçimsizliği ve mutsuzluğu beraberinde getirir. Yöneticilerin görevleri ise toplumu barış içerisinde yaşayabilmesi için uğraş vermek olmalıdır.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar