Yıl olmuş 2025...
Osmaniye hâlâ aynı.
Aynı çarpıklık, aynı suskunluk, aynı kaderine razı olmuşluk.
Bir kent düşünün ki, her köşesi başka bir potansiyelin yitip gittiği yer.
Bir şehir hayal edin ki, siyasiler sadece seçim zamanı yüzünü gösteriyor.
Ama ben başka bir Osmaniye düşlüyorum.
Daha doğrusu, düşlemekle kalmıyorum, haykırıyorum!
Osmaniye’nin kaldırımları geniş olsa mesela...
Kaldırımların kenarında banklar, bankların gölgesinde ağaçlar olsa.
Bir yaşlı teyze otursa torununu beklerken.
Bir genç çift sevgisini paylaşsa.
Kültür Merkezi olsa…
Konferans salonları, tiyatro sahneleri…
Çocuklar Shakespeare’le tanışsa mesela, ya da Adalet Ağaoğlu’yla.
Sanatçılar Osmaniye’ye gelmek için gün saysa, sadece konser değil, fikir paylaşımı için.
Bir stadyumumuz olsa devasa, tribünlerde Osmaniyespor’un adını haykıran binlerce genç.
Yani Adana’ya, Gaziantep’e özenmeyelim artık.
Biz de bu coğrafyanın kalbinde kendi sesimizle yankılanalım.
Bir teleferik uzansa Zorkun Yaylası’na.
Kıvrıla kıvrıla dağları aşan o yol, şimdi gökyüzünden aksa.
Yaylada pansiyonlar olsa.
Türkiye’nin dört bir köşesinden insanlar sıraya girse “Zorkun’da kalalım” diye.
Kendimize bile şaşırarak "Bu Osmaniye mi?" desek.
Ama bunlar hayal mi, hak mı?
Bunlar bir şehre yakışan mı, yoksa bir vatandaşın gözünün çok mu yükseklerde olması mı?
Bakın Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Ferdi Zeyrek’i örnek alın.
Halkın kalbinde taht kurdu, görev süresini değil, gönül süresini tamamladı.
Gittiğinde arkasından sadece dua değil, gözyaşı da aktı.
Neden Osmaniye Belediyesi halk fırını kurmasın mesela?
İstanbul’da oluyor da, burada neden olmaz?
Halk ucuza ekmek alsa, aç kalmasa.
Bu şehirde suyun menbaı var, suyu daha ucuza versek olmaz mı?
Eskiden lokantalar masaya oturunca önce sürahiyi koyardı, şimdi fişe yazıyorlar “küçük su: 10 TL”.
Başarısız olan siyasiler, spor kulübü başkanları, dernek yöneticileri…
Başarısız Olanların yüzleri kızarmıyor!
Erdemli bir duruşla “yapamadım, affedin” demek bu kadar mı zor?
İstifa bir şereftir bazen, unutuyorlar.
Belediyeler…
Belediyeyi babalarının malı gibi görenler...
Doğrudan temin ihalelerini, medya desteğini kendi yandaşlarına dağıtanlar…
Niye her basına eşit yaklaşmazlar?
Niye şeffaflık bir erdem değilmiş gibi saklanırlar halktan?
Şimdi size soruyorum...
Belediye festival yapar ama masraflarını açıklamazsa, bu halka saygı mıdır?
Sanatçı getirilir ama sadece kendi partisine yakın olanlar sahne alırsa, bu neyin adaletidir?
Diyorum ki;
Osmaniye’de dolmuş fiyatları cep yakmasın artık.
Belediye otobüsleri devreye girsin.
Modern ulaşım, öğrenciye, işçiye, emekliye soluk aldırsın.
Bir yerden bir yere gitmek lüks değil, hak olsun.
Festival mi yapılıyor?
Tamam, yapılsın.
Ama sadece “bizden” olan değil, halkın sevdiği herkes gelsin.
Yoksa festival değil, siyasi propaganda olur.
Ve son olarak...
Şehrin kaldırımlarını yeniden düşünelim.
Kaldırımlar geniş olsun, yollar düz olsun, insanlar yürüsün birbirine selam vere vere.
Her kaldırımda bir hayat hikâyesi yürüsün.
Ve Osmaniye, “başka yerlerde var, bizde yok” diyen bir şehir olmaktan çıksın.
Çünkü Osmaniye bunu hak ediyor.
Çünkü Osmaniyeli bunu hak ediyor.
Çünkü bir şehir, halkına verdiği değer kadar yaşar.
Ünlü Bir Yazarımızın dediği gibi;
“Bir milletin kaderi, onun sokaklarında gizlidir.”
Osmaniye’nin sokaklarını düzeltelim.
Kaderini de birlikte yazalım.
Yorum Yazın