DOLAR41.319
EURO48.7478
ALTIN4892.2
BIST11
İlyas SABANCI

İlyas SABANCI

Mail: ilyaskor@haberosmaniye.com

Emeksiz Kazanç Yarası

Rahat yaşamak istiyoruz… Ama bedel ödemek istemiyoruz.
Hepimiz için geçerli bu. Özellikle de gençlerimiz için.

Gençlerin hayali ne?
Masa başı iş… Kaşe bas, imza at, maaşın ay başında hesaba yatsın.
Devlet garantisi olsun, sorumluluk az olsun, keyif bol olsun.
Bu kadar net.

Peki bu tabloya nasıl geldik?
Cevap aslında basit: Aileler.
Ve ikinci büyük suçlu: Sosyal medya.

Lüksü Normalleştiren Aileler

Bugün etrafınıza bakın.
Daha ilkokul çağında, son model telefonla oynayan çocuklar…
Liseye gelmeden, marka kıyafetlerden başka hiçbir şeyi beğenmeyen gençler…
Üniversiteye adım attığında, “kafeler turu”nu hayatın merkezine koyan bir nesil.

Kusura bakmayın ama bu, sadece “gençlerin suçu” değil.
Aileler, çocuklarına “kazanmadan harcamayı” öğretmeyi marifet bildi.
“Biz zamanında çekmedik mi, onlar çekmesin” diyerek, tasarrufu değil tüketimi miras bıraktı.

Sonuç?
Çalışmadan kazanma hayali.
Emeğin değil, etiketin değer kazandığı bir düzen.

Sosyal Medya: Kolay Paranın Masalı

Bir de sosyal medya var tabii.
Filtrelenmiş hayatlar, pürüzsüz tatiller, marka dolu fotoğraflar…
Sanki herkes milyoner, sanki herkes rahat.

Gerçeklik?
Kredi kartına yaslanmış bir sahne.
Ama gençler bunu görmüyor, görmek istemiyor.
Çünkü kolay para, kolay hayat hayali ekranın diğer ucunda hep ışıl ışıl.

Üretmeden Kalkınmak Yok

Kardeşim…
Ülkeni seviyorsan önce üreteceksin.

Bak Çin’e.
Bugün dünyanın atölyesi.
Nasıl oldu?
Yaşlısı, genci, çocuğu el birliğiyle üretime katıldı.
Günde 12 saat çalışarak, bedel ödeyerek, sabrederek.

Peki biz?
Az çalış, çok kazan.
Keyfine bak.
Sonra da hükümete kız, ekonomiye kız, hayata kız.

Üretmeden kalkınmak mümkün değil.
Hangi iktidar gelirse gelsin, hangi sistem kurulursa kurulsun, üretmeyen toplum zenginleşemez.

Esnafın ve Ev Sahiplerinin Aynaya Bakması Gerek

Hadi gençleri anladık, peki ya büyükler?

Esnaf…
Ev sahipleri…
Dükkan sahipleri…

Osmaniye’de yaşıyorum, gözümün önünde.
Lokantaya giriyorsun, maliyeti 50 lirayı bulmayan yemeğe 300-500 lira istiyorlar.
Adamın dükkanı 50 yıllık…
Yıllık kirası 500 bin ile 3 milyon arasında.
Ev kiraları 5 bin olması gerekirken 10-15 bin lira.

Sonra da “para kazanmıyoruz” diyorlar.
Ama aynı esnafın 50-100 milyon liralık dükkanlar, onlarca daire aldığını duyuyorum.

Kafelerde çay 100 lira…
Soğuk içecek 200-250 lira…
Tavuğun kilosu 150 lira ama lokantada et fiyatına satılıyor.

Bu mudur ticaret?
Bu mudur helal kazanç?

Gösterişin Bedeli

Bir de şu telefon meselesi…
5 bin liralık telefon da arama yapıyor, mesaj atıyor.
100 bin liralık telefon da.

Ama toplumun yarısı, “en son model” için kredi çekmeye razı.
Sırf etiket için, sırf gösteriş için.

Oysa çocuklara öğreteceğimiz ilk şey şu olmalı:
Kazanmadan harcama!

Çözüm: Bireysel Uyanış

Sorun tek başına hükümette değil, siyasetçide değil.
Sorun bizde.
Topyekûn.

Gençlerin kafeden çıkmaması, esnafın fırsatçılığı, ev sahiplerinin açgözlülüğü…
Hepsi bir zincirin halkası.

Önce herkes kendine gelecek.
Önce herkes aynaya bakacak.
Kimse birbirine kazık atmadan, kimse emeğin değerini düşürmeden, kimse kolay paranın peşinden koşmadan.

Üretim, sabır, alın teri.
Başka yol yok.

Rahat etmek istiyorsak, önce bedel ödeyeceğiz.
Emek vereceğiz.
Tasarruf edeceğiz.
Üreteceğiz.

Aksi takdirde, sosyal medyadaki sahte cennetin peşinde koşarken gerçek hayatın faturası kapımızı çalmaya devam edecek.

Ülkesini gerçekten seven, önce kendine çeki düzen verir.
Genç de, yaşlı da, esnaf da, ev sahibi de…

Rahatın bedeli, çalışmak.
Kısacası:
Üretmeyen, tüketilir.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar