© Copyright © 2021 HaberOsmaniye.

Osmaniye’nin Simgesi Gavurdağı’nın Unutulmaz Hikâyesi

Tarihçi İsmet İpek, Osmaniye’nin simgesi olan Gavurdağı'nın kökenlerini, tarihi, doğal güzelliklerini ve kültürel önemini detaylarıyla anlattı. Bölgenin zengin doğası ve tarih boyunca yaşadığı değişimler bu kapsamlı yazıda yer alıyor.

Tarihçi-yazar İsmet İpek, kaleme aldığı son yazısında Osmaniye’de yaşayanların yakından bildiği ve günlük hayatta sıkça kullandığı “Gavurdağı” isminin kökenine ışık tutarak bölgenin tarihine dair önemli bilgiler aktardı.

İsmet İpek’in “Osmaniye’yi Tanıyalım: Gavurdağı” başlıklı yazısı, sadece bir dağın ismi üzerinden değil, aynı zamanda Osmaniye’nin sosyal, kültürel ve tarihi belleği üzerinden de okuyuculara geniş bir perspektif sunuyor.

Gavurdağı'nın Coğrafi Konumu ve İsim Tarihi

Bir Çukurova şehri olan Osmaniye’nin yaslandığı Gavurdağı, Bahçe’den başlayıp Antakya’ya kadar, oradan denizi aşıp Kıbrıs Beşparmak Dağlarına kadar devam eden sıradağların adıdır.

Bahçe vadisinin bir yamacı; Toros Dağlarının sonu olan Akçadağ adıyla tamamlanırken, karşı yamacı Gökçedağ adıyla başlayan Gavur Dağları’dır.

Osmaniye ovasını kışlak haline getiren “İfraz-ı Zülkadriye” aşiretleri hakkında gönderilen 1735 tarihli fermanda Gavurdağı adı ilk olarak “Kafirdağı” adıyla yazılmıştır.

Osmanlı Döneminde İsim Değişikliği ve Tarihsel Notlar

1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile “gavura gavur demenin yasak olması” üzerine Gavurdağı yerine; “Cebel-i Mesut, Nusret Dağı, Saadet Dağı, Selam Dağı, Selamet Dağı, Bereket Dağı” gibi isimler önerildi. Sultan Abdülmecit’in gönderdiği 5 Şubat 1854 tarihli fermanda ise “Bereket Dağı” anlamına gelen “Cebel-i Bereket” isminin seçildiği bildirildi.

Fermanda adı değişmekle birlikte bu dağlara “Gavurdağı” denmeye devam edilmiştir. Osmanlı devlet adamı ve tarihçi Ahmet Cevdet Paşa şu sözleriyle bu bölgedeki huzursuzluğu dile getirir:

“Nüfus-ı İslamiyenin azalmakta olduğuna dair söz açıldıkta dedim ki; hîn-i fetihten beri Gavurdağı hal-i isyandadır.”

Gavurdağı'nın Antik Dönem ve Roma Kaynaklarındaki Yeri

Gavurdağı adı Roma devri kaynaklarında “Amanos” olarak geçmektedir. Roma İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarında, kentlerini ve köylerini terk eden halkın iskânı için MÖ 51’de Kilikya Valisi olarak gönderilen Roma konsüllerinden Çiçero şöyle yazar:

“Amanos'taki görevi tamamladıktan sonra, çok yükseklerde ve iyi korunabilir bir yerde yaşayan, hiçbir krala bağlı olmayan kaçak korsanların kenti Pindenissum'a yöneldim.

Orduma fazla bir zayiat verdirmeden etrafını sarıp 57 günde teslim olmalarını sağladım. Şehrin her tarafı yakılıp yıkıldı.”

Gavurdağı'nın Flora, Fauna ve Doğal Zenginlikleri

Gavurdağı’nın zirvesi, 2500 metre yüksekliğindeki Mığır Tepesi’dir. Salnamede şöyle denilmektedir:

“Cebel’in en mürtefi noktası Mığır tepesi olup sath-ı bahirden iki bin beş yüz metre irtifaında olmasıyla senenin her mevsiminde kar ile mestur bulunmaktadır.”

Gavurdağı; faunası ve florasıyla çok zengindir. Kızılçam, akçam, ardıç, katran (sedir), meşe, demircik (gürgen), kayın (bahraz) başta olmak üzere envai çeşit ağaç türleri, zengin endemik bitkileri ve çeşitli hayvan cinsleri ile adeta bir botanik bahçesidir.

Gavurdağı’nın Kültürel ve Jeopolitik Önemi

1878 yılında Sultan Abdülhamit Han, Gavurdağı’nın jeostratejik öneminden dolayı Payas sancağını “Cebel-i Bereket” adıyla Yarpuz’a nakletmiş; İslahiye, Hassa, Bahçe, Erzin, Dörtyol, İskenderun ve Yumurtalık gibi geniş bir alanı yönetim merkezi haline getirmiştir.

Kınık’tan Cebel-i Bereket’e ve günümüze kadar Gavurdağı, Osmaniye halkının hafızasından silinmemiştir.

Gavurdağı: Osmaniye’nin Unutulmaz Simgesi

Gavurdağı, tarihi ve doğal güzelliği ile bin yıldır Türk kültürüyle yoğrulmuş bir coğrafyadır.

Antakya, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adana halk kültürlerinin birleştiği bir kültür merkezi konumundadır.

Henüz keşfedilmemiş bir hazine gibidir.

“Korkaklığı bilmez, hiç tanımazsın,

Sen ey Gavurdağlım Osmaniyelim!

Bırak seni yazan böylece yazsın,

Sen ey Gavurdağlım Osmaniyelim!”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER